Amsterdam, toleransın hoşgörünün
başkenti…
|
Amsterdam |
Sanattan çantaya kadar envai
çeşit müzeleriyle, tramvayları, bisikletleri, tarihi kent dokusuyla, Avrupa’nın
en köklü kentlerinden biri…
Kısa bilgi…
Adını Amstel Nehri üzerine
kurulan barajdan alan kent, Amstel ve flemenkçe baraj olan Dam kelimelerinin
birleşmesiyle bugünkü Amsterdam ismini almış. Nüfusu 750000 olan şehir, Avrupa’nın
en çok turist çeken yerlerinden birisi. Amsterdam'a Kuzeyin Venedik'i benzetmesi yapabiliriz, çünkü Venedik gibi onlarca kanalın oluşturduğu bir yer.
Amsterdam’a Türk Hava
Yolları ve Pegasus'un hergün karşılıklı seferleri bulunuyor. Ayrıca KLM ve Transavia firmalarını da araştırıp ucuz bilet fırsatı
kollayabilirsiniz.http://www.transavia.com
Sabiha Gökçen Havaalanın’dan
kalkan uçaklar, Amsterdam Schiphol Havaalanı’na iniyor. http://www.schiphol.nl/index_en.html Schiphol Havaalanı’ndan şehir merkezine trenle 20 dk gibi kısa bir sürede ulaşılıyor. Merkez durağı Amsterdam Centraal Station olan trenin ücreti 4.80 €.
Başta da belirttiğim gibi
Amsterdam’da çantadan sanata, uyuşturucudan pırlantaya kadar her şeyin müzesi
bulunuyor. Birçok müze, klasik müze anlayışının dışında eğlenceli ve interaktif. Bu tarz müzelerin ücretleri de epey pahalı. Amsterdam’da bu müzelerinin birçoğuna hesaplı
girmenin 2 yolu bulunuyor.
"Iamsterdam City Card" veya "HollandPass" kartlarıyla
birçok müzeye ücretsiz, bazılarına da cazip indirimlerle girilebiliyor. Şehrin her noktasında bulunan tourism officelerden bu kartları temin edebilirsiniz. Bizim seçimimiz HollandPass'den yana oluyor. 2, 5 ve 7 bedava girişli bilet ve indirim kartı
bulanan HollandPass'ı, 28€, 44€ ve 54€ luk
fiyatlarla satın alabilirsiniz. Örneğin 7 biletlik bir HollandPass kartı
aldığınızda, yüksek fiyatlı müzelere girebileceğiniz (Madam Tussauds,Heineken
Experience,Amsterdam Dungeon vb.) 3 adet kırmızı bilet veriliyor. Ayrıca orta fiyatlı müzelere girebileceğiniz 2 adet mor bilet, kanal
turu ve şehir turu yaptıran otobüsler için de birer bilet veriliyor. Mor
biletlerden birini şehir içi ulaşım kartına dönüştürebilir, otobüs ve tramvaylarda sınırsız olarak kullanabilirsiniz. Tavsiyem 54€’luk
kartı almanız yönünde olacak. Şayet yukarda saydığım müzelere tek tek girmeye
kalkarsanız yaklaşık 70-80 €’luk bir fiyat ödemek zorunda kalırsınız. Detaylı
bilgiyi hem tourism office’lerden hemde örnekleriyle http://www.hollandpass.com/ ‘dan alabilirsiniz.
Amsterdam’ı keşfetmeye
hazırız…
|
Amsterdam Centraal Station |
Tarihi Amsterdam Centraal Station binasının önünden geçerek şehrin
merkezine doğru ilerlediğimizde şehir tüm ihtişamı, tarihi dokusu ve sembolü
olmuş bisikletleriyle karşımıza çıkıyor. Şehrin en ünlü caddelerinden biri olan
Damrak’tan, Amsterdam’ın en ünlü
meydanı Dam Square’e doğru, çevremizi kuşatan mağazalar, casinolar, restaurantlar ve barlar eşliğinde ilerliyoruz. Yol üzerinde dikkatimizi sex museum yazısı çekiyor.
|
Sex Museum |
Sex Museum’a 4 € karşılığında girebiliyor. Sabah 10.00’dan gece 23.30’a
kadar açık olan müze, seksle ilgili geçmişten günümüze yapılmış herşeyi barındırıyor. Müze Amsterdam’ın
marjinal hayatına alışmak için ısınma evresi olabilir.
Müzeden çıktığımızda sağlı sollu uzanan yapıların mimarisi hepimizi büyülüyor. Dam Square’e ulaştığımızda bizi ilk
karşılayan yapı Madame Tussaud müzesi oluyor. Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında bulunan müze, politikadan
sanata, spordan medyaya dünyaca ünlü kişilerin balmumu heykellerine ev
sahipliği yapıyor. Müze 10.00-17.00 arasında açık.
|
Madame Tussaud |
Madame Tussaud, Amsterdam'ın en çok turist çeken müzelerinden biri olduğundan, önünde uzun uzadıya sıra oluyor. HollandPass sahiplerini sıra beklemeden içeri alıyorlar. İçerde ünlülerin birebir benzerleriyle değişik kostümler eşliğinde fotoğraf
çektirebiliyor, bal mumu heykellerinin yapılış hikayelerini izleyebiliyor, “wax hands” standında elinizin
balmumu kalıbını yaptırabiliyorsunuz. Kalıpları yapan Amsterdam’da yaşayan Ebru isimli asıl mesleği fotoğrafçılık olan genç ve yetenekli bir çalışan. Kendisiyle yaptığımız kısa süreli sohbet, Madame Tussaud'da yaşadığımız en keyifli anlardan biriydi.
|
Amsterdam Kraliyet Sarayı |
Dam Square’de
dikkat çeken diğer bir yapı da Amsterdam
Kraliyet Sarayı (Koninklijk Paleis te
Amsterdam)’dır. Hollanda’da bulunan
3 saraydan biri olan saray, Dam Square’da Ulusal Anıtın tam karşısında yer alıyor. Bina pek çok
defa dünyanın 8. Harikası olarak anılmış, bir zamanlar Avrupa'nın en büyük
yönetici binası olma unvanını sahipmiş. Ulusal Anıt, II. Dünya Savaşı'nda ölenleri anmak için 1956 yılında dikilmiş. Tüm bu yapılar ve daha fazlasına ev sahipliği yapan Dam Square, Amsterdam’da ki birçok cazibe merkezine yakınlığı ile
turistlerin ilgi odağı konumunda.
|
Kalverstraat |
Dam Square'den Amsterdam'ın alışveriş denilince akla ilk gelen yerlerinden biri olan Kalverstraat'a doğru gidiyoruz.Dam Square’den başlayıp Muntplein Meydanı ve Munttoren
kulesi’ne kadar uzayan sokak, 17.yy'da hayvan pazarı olarak kullanılmış. Günümüzde ise dünyanın en pahalı caddelerinden biri olarak birçok
markaya ev sahipliği yapıyor.
|
Amsterdam Dungeon |
Kalverstraat'tan Rokin caddesi'nde yer alan Amsterdam Dungeon
adlı İşkence müzesine gidiyoruz. Şehrin karanlık 500 yılının
sergilendiği müzede, geçmişten bugüne kadar uygulanan işkence teknikleri tiyatral
olarak sergileniyor. 7 tiyatro oyuncusunun 11 şov performansı sergilediği müze, beklenilen sıranın ve ödenen bedelin
tam karşılığını verememekte. Akıllarda kalmaması için yapılabilecek bir aktivite oalrak görülmekte.
|
Spui Meydanı |
|
Houten Huys |
Amsterdam
Dungeon’dan çıkıp şehrin küçük ve sakin meydanlarından Spui'ya gidiyoruz. Meydanın en önemli özelliği, sıra sıra dizilmiş birbirinden güzel Hollanda evlerinin bulunduğu Beginjhof adlı bölgeye ev sahipliği yapması. 16.yy’da yapılmış Houten
Huys isimli ahşap ev, bölgede dikkat çeken önemli yapılardan biri.
|
Munttoren-Mint Tower |
Spui Meydanın’dan Munttoren Meydanı'na, meydanın en önemli yapısı Mint Tower'a doğru ilerliyoruz. Sokağın sonunda Mint Tower tüm görkemiyle karşımıza çıkıyor. 1400'lü yıllarda şehrin ana giriş kapısı olarak kullanılan kule, geçirdiği sayısız yangınlar neticesinde tekrar inşa edilerek günümüzdeki şeklini almış. Kule, Amsterdam'ın meşhur Çiçek Pazarı’nın hemen dibinde yer alıyor. Zamanında Osmanlı'dan getirtilen lale soğanları, Hollanda'nın vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmiş. Hollanda tarihinin en büyük finansal krizine neden olmuş, lale çılgınlığı vakasıyla tarihe geçmiş meşhur Hollanda laleleri, yüzlerce çeşidiyle çiçek pazarında turistler için uygun fiyatlara sergileniyor.
Amsterdam şehir hayatının en önemli parçalarından biri de bisikletler. Hemen hemen her sokakta park etmiş yüzlerce bisikleti yanyana görebilirsiniz. Şehir yolları öncelikle bisikletler için dizayn edilmiş desek yanlış
söylemiş olmayız. Şehir merkezinde 3 katlı bisiklet park yeri dahi var. Amsterdam’da
yaklaşık 1 milyon bisiklet olduğu tahmin ediliyor.
Bisiklet kültürü şehrin
genetiğine işlemiş durumda. 70 yaşındaki teyzelerin tek elle bisiklet
sürdüğünü, diğer eliyle telefonunu kurcaladığını görürseniz sakın şaşırmayın. Amsterdam’da
bisikletlerin, tramvaylar hariç her taşıta ve yayaya karşı önceliği bulunuyor. Yola
adımınızı atarken sağınızdan solunuzdan vızır vızır geçen bisikletlere dikkat
etmeniz de fayda var. Turistler için de şehrin birçok noktasında Mac Bike isimli firmanın bisiklet kiralama yerleri bulunuyor.
Günlük 10 € karşılığında siz de
şehrin bu ritüeline ayak uydurabilirsiniz.
http://www.macbike.nl
|
Heineken Experience |
Vijzelgracht
Caddesi sonuna kadar ilerlediğimiz de, karşımıza Amsterdam’ın dünyaca ünlü bira firması Heineken’ın
binası çıkıyor. Heineken Experience
yazan kapıdan içeri girdiğinizde, bira yapımının tüm aşamalarını 4 boyutlu
odalarda izleyebilir, çeşitli aktivitelere katılabilir, adınıza yazılmış özel
Heineken şişelerinden satın alabilirsiniz. Heineken tarafından dizayn edilmiş bar da, nasıl bira doldurulacağına dair kısa bir ders alıp, başarılı olmanız durumunda Heineken Sertifikası sahibi olabilirsiniz. Heineken Experience önünde de artık Amsterdamla özdeşleşmiş uzun uzadıya kuyrukla karşılaşabilirsiniz. HollandPass kartıyla bu kuyruktan kurtulabilirsiniz. Normal
fiyatı 17 € olan giriş biletinin yanında, 2 bira ve bir
tane de Heineken açacak veriyorlar. Amsterdam’daki en keyifli
aktivitelerden biri olan Heineken Experience’ı mutlaka denemenizi tavsiye
ederim.
Heineken Experince’den sonra rotamızı
Amsterdam’ın ünlü bit pazarı Albert
Cuypmarkt’a çeviriyoruz. Heineken’in 3 sokak ötesinde yer alan pazar,uzunca
bir cadde boyunca karşılıklı ikinci el eşyacıların yer aldığı, etten
peynire,balıktan sebzeye,çiçekten kumaşa her şeyi bulabileceğiniz bir yer.
Albert Cuypmarkt, Avrupa’nın en büyük ve en ünlü sokak pazarı namına da sahip.
Sadece pazar günleri kapalı olan Pazar, haftanın 6 günü 09.30-17.00 arasında
ziyaretçilerine hizmet veriyor.
|
Albert Cuyp |
|
Rijksmuseum |
Albert Cuyp’tan şehrin batısına doğru
ilerlediğimizde, Hollanda’nın en büyük sanat ve tarih müzesi olan, birçok
Rembrandt eserini bünyesinde barındıran görkemli mimarisiyle Rijksmuseum karşımıza çıkıyor.
1400-1900’ler arası 5000 tane tabloyu kolleksiyonunda barındıran müzede, resimden heykele, savaş
kıyafetlerinden silahlara kadar birçok sanat eseri sergileniyor. Müzenin enteresan
koleksiyonlarından biri de bebek evi. Odalarıyla, eşyalarıyla tüm detayları içinde barındıran minyatür ev, 17. yy. Hollanda’sının yaşam biçimi hakkında bizlere bilgi
veriyor.
Rijksmuseum önünde Amsterdam’ın sloganı, Iamsterdam yazısı da yer alıyor. Paris’e kadar gidip Eyfel’de fotoğraf çektirmemek
neyse, bu yazının önünde de fotoğraf çektirmemek odur.
|
Von Gogh Museum |
Hollanda denilince ilk akla gelen isimlerden biri
de ünlü ressam Vincent Willem van Gogh’dur. Von Gogh’un resim ve çizimlerinin
sergilendiği en geniş koleksiyona sahip müze de Amsterdam’da bulunmakta.
Amsterdam’da ziyaret edilen en popüler yerlerden biri olan Van Gogh Müzesi, Amsterdam Museum Quarter denilen mevkide, Rijksmuseum ve Stedelijk Müzesi arasında yer alıyor. Müzenin girişi Paulus Potterstraat 7'dedir. HollandPass’la girebileceğiniz müze, 09.00-17.00
saatleri arasında açık. http://www.vangoghmuseum.nl
|
Vondelpark |
Von Gogh Museum’un hemen batısına doğru
ilerlediğimizde karşımıza yeşillikler içinde Vondelpark çıkıyor. Burası Amsterdam’ın içinde Amsterdam’dan kaçmak
isteyenler için doğru adres. Nefes almak, kafa dinlemek için adeta bir cennet.
|
Holland Casino |
Vondelpark’tan çıktığımızda, karşımıza
Amsterdam’ın resmi kumarhanesi Holland
Casino çıkıyor. Amsterdam’ın tek
resmi kumarhanesi olan mekana girişte “dress code” uygulanmaktadır. Yani
kıyafetiniz şık olmalı, eşofmanla ve spor kıyafetlerle girmeniz pek mümkün
olmamakta. Holland Pass, I amsterdam City Card’ınız varsa,veya kanal turu yaptıysanız
bedava giriş imkanına sahip oluyorsunuz. Amsterdam’daki en nezih ve en büyük
kumarhane olan Holland Casino, 12.00’da açılıp gece 03.00’da kapanmaktadır.
Holland Casino’nun hemen arkasında gözümüze Amsterdam Hard Rock Cafe çarpıyor. Hard Rock Cafe tutkunları için,
kanal manzarasına sahip mekan, keyifli bir fırsat olabilir.
|
Hard Rock Cafe-Amsterdam |
Prinsengracht, Keizersgracht, Herengracht ve Singel
nehirleri arasında harikulade binaların yer aldığı, kafeler, mağazalar,
butikler ve sanat galeriyle çevrelenmiş 9 küçük sokaktan oluşan De Negen Straatjes; Amsterdam’ın en güzel
yerlerinden biri. Spui Meydanı’nın hemen çıkışında karşımıza çıkan bölge,
fotoğraf tutkunları için biçilmez kaftan.
|
De Negen Straatjes |
|
Anne Frank House |
Prinsengracht Kanalı boyunca şehrin kuzeyine
doğru ilerleyip, Yahudi soykırımının sembol isimlerinden Anne Frank’ın evine
ulaşıyoruz. Anne Frank, Adolf
Hitler’in Hollanda’ya girmesiyle birlikte, Yahudi bir ailenin o dönemde
yaşadığı birçok dramı yaşamış bir çocuk. 13 yaşında ona hediye edilen günlüğe,
2 yıl boyunca saklanmak zorunda kaldıkları evdeki yaşadıklarını, tüm
detaylarıyla yazan Anne Frank, gizlendikleri evin tespit edilmesiyle
götürüldüğü toplama kampında tifodan hayatını kaybeder. Anne Frank’ın günlüğünü,
toplama kampından kurtulan babası kitap olarak basılması için bir arkadaşına
verir. Küçük kızın soykırımda sembol bir isim olması da, bu günlüğün
kitaplaşmasıyla olur. Sizlere tavsiyem Anne
Frank’ın Hatıra Defteri adlı kitabı
okumanız, ardından yaşadığı hayatın tüm detaylarını Anne Frank Huis ‘te kalpten hissetmeniz.
|
Anne Frank |
Anne Frank Huis, her yıl
yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Saatlerce sıra
beklememek için http://www.annefrank.org/en/ üzerinden online bilet almanız, sabah saatlerinde ziyaret
etmeniz önerilir. Ev’de, HollandPass veya I amsterdam City Card
geçmemektedir.
Anna Frank’ın batısına doğru yürüyüp, şehrin
güzel bölgelerinden Jordaan’a doğru
rotamızı çeviriyoruz. Jordaan; Lijnbaansgracht , Prinsengracht , Brouwersgracht
ve Leidsegracht kanalları arasında kalan bölgedir. Kanal boyunca sıralanmış çiçekli
balkonlu evleriyle dikkat çekmektedir. Sokaklarında gezerken insanı büyüleyen
Jordaan, kanal manzaralı şık kafeleri ve sanat galerileriyle göz doldurmakta.
|
Jordaan |
|
Rembrandt Meydanı |
Amstel Nehri’ne doğru ilerlediğimizde, karşımıza Amsterdam’ın
en güzel meydanlarından biri olan Rembrandtplein çıkıyor. Rembrandt Meydanı ismini
“ışığın ve gölgelerin ressamı” olarak anılan ünlü ressam Rembrandt Van
Rijnal’dan almış. Meydan da Rembrandtplein’in bir heykeli’de yer alıyor. Taşıt trafiğine kapalı olan Rembrandtplein, Amsterdam’ın
en hareketli noktalarından birisi . Meydan: otelleri, kafeleri, coffe shopları,
casinoları ve restaurantlarıyla hem gündüz, hem de gece, turistlerin uğrak
mekanı.
|
Xtracold Ice Bar |
Rembrandt Meydanı’ndan Amstel Nehri’ne doğru
ilerlediğimizde, kanal kenarında Amsterdam’ın ilginç barlarından biri olan Xtracold Ice Bar’a giriyoruz. İçeriye
girmeden -10 derecelik soğuktan etkilenmemek için kalın bir mont ve thermo
eldiven veriyorlar. İçeri girdiğiniz de bardaki her şeyin buzdan yapıldığını
göreceksiniz: masalar, duvarlar, zemin, bar, sandalyeler hatta bardaklar bile.
İçeride Marilyn Monroe’nun buzdan yapılmış heykelini dahi görebilirsiniz. İçerideki
ışıklandırma sistemi devamlı değişmekte olup, bu da içerideki atmosferi daha da
güzelleştirmektedir. Holland Pass Card’ınızı bu mekanda da kullanabilirsiniz.
Eğer kartınız yoksa 15€ karşılığında bu ilginç interaktif deneyimi
yaşayabilirsiniz. Giriş, ilk içecek ve özel kıyafetler fiyatın içindedir.
|
Amsterdam Arena |
Amsterdam Centraal Station’dan bindiğimiz tramvayla,
Amsterdam’ın köklü kulüplerinden Ajax’ın maçlarına ev sahipliği yapan, UEFA
standartlarında 5 yıldız almış futbol mabetlerinden biri olan Amsterdam Arena’ya gidiyoruz. Hem stat
içerisinde gezebilir, hem de Ajax takımının müzesinde takımın tarihine
derinlemesine bir yolculuk yapabilirsiniz. Futbol erkek sporu olarak görülse de
, Amsterdam Arena bayanlar için ilginç bir deneyim olabilir. Keyifli vakit
geçirebileceğiniz stada HollandPass kartıyla girebilirsiniz.
|
Dünyanın en dar evi-Singel 7 |
Amsterdam sokaklarında dolaştığımızda, yapılarla
ilgili gözümüze çarpan en belirgin özellik dar olmaları. Bunun sebebi de eskilere
dayanmakta. Halkın kanal boyuna yaptığı evlerin birçoğunun zamanla eğildiği
görülmüş. Belediye bu durumu çözmek için, çamur olan zemine kazık çakılması
gerekliliğini tespit etmiş. Bu işi de kendisi üstlenmiş. Yapımda evlerin
genişliliğine göre yüksek vergiler belirlediğinden, halk dar evler yaptırma
yoluna başvurmuş. Bu durumun etkilerini şehrin tüm yapılarında
gözlemleyebilirsiniz. Bunların en ilginci de; Singel sokağı üzerindeki 7 numaralı
bina. 1 metre eniyle, dünyanın en dar
evi olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazanmış.
|
Red Light District |
Sakin olun, unutmadım, Amsterdam denilince akıllara ilk gelen
şeyleri sonlara bıraktımJ Avrupa seks turizminin en önemli bölgelerinden Red Light District’teyiz. Dünyanın
birçok ülkesinde korkarak gideceğiniz, şehrin ücra köşelerinde yer almış,
güvensiz yerlerin aksine Red Light District; şehrin en işlek mevkisinde, yasal
olarak ve kontrollü bir şekilde yürütülen seks turizminin dünyadaki en önemli cazibe
merkezlerinden biri. Kırmızı ışıkla ışıklandırılmış camekanların önünde,
neredeyse çırılçıplak bir şekilde dans edip müşteri bekleyen kızlar;
müşterileriyle anlaştıktan sonra perdeyi kapatıp küçücük kabinlerinde 50€
karşılığında 20 dakika boyunca “mesleklerini” icra etmekte. Bölgede seksle
alakalı her şeyi bulmanız mümkün: Sex
shop, striptiz kulübü, seks müzesi, sex theater, tek kişilik video kabinleri, canlı
sex showlar vs. Hatta Outlet ürünlerin satıldığı Sex Shop bile mevcut. Red
Light District’te aklınıza gelebilecek her türlü fanteziyi yaşayabilirsiniz.
Bölgeye girerken korkmanıza gerek yok, bölge Amsterdam’a gelen turistlerin uğrak
yerlerinden biri. Bayanlarda rahatça gezebilir.
|
Cassa Rosa |
Kanal boyunca yürüdüğünüzde Casa Rosa isimli Sex Theatre önünde erkekli
bayanlı uzunca bir sıra görebilirsiniz. Casa Rosa’da oyuncu çiftler sahne
üzerinde performanslarını sergilemekte, izleyiciler bu deneyime tanık olmakta.
40 € karşılığında bu enteresan tecrübeyi yaşayabilirsiniz.
|
Smart Shop |
Amsterdam’da dolaşırken dikkatimizi hemen hemen her sokakta
gördüğümüz Coffee Shop tabelalı
mekanlar çekiyor. Amsterdam için toleransın başkenti demiştik. Hemen hemen herşeyin
serbest olduğu şehirde hafif uyuşturucularında kullanımı ve satışı da serbest. Smart Shop denilen yerlerden satın
alabileceğiniz gibi, coffee shoplarda her türlüsünü deneyebilirsiniz. Coffe
Shop’larda sigara içebilir, uyuşturucu ottan yapılmış meşhur spacecake’lerin tadına bakabilir,
değişik dereceli browni’ler yiyebilirsiniz. İlk defa bu deneyimi yaşayacaksanız
satıcıya bunu belirtin, başlangıç seviyeli olanları tercih edin. Yoksa
Amsterdam sokaklarında “savulun leen Battal Gazi geliyor” tarzı hayallerin
içine dalarsınız.Smart Shop’lardan alacağınız “magic mushroom” yani zehirli mantarları
yerken de ilk defa deneyecekler için başlangıç seviyedeki olanlarından almanız
önerilir.
|
Baba Coffee Shop |
Coffee Shop’ların yoğun olduğu en popüler sokakta Warmoesstraat. Burası Centraal
Station ile Dam Square arasında yer alan, Damrak caddesine paralel bir sokak.
Bu sokakta yer alan Baba Coffee Shop,
Amsterdam’ın en popüler coffee shoplarından.
Amsterdam
için Kuzey’in Venedik’i benzetmesi yapmıştık. Onlarca kanaldan oluşan Amsterdam’da
kanal gezisi yapmadan gelmek olmaz.
Sokak sokak dolaştığımız büyüleyici şehri bir de kanal üzerinden görmek gerçekten
çok keyifli. Kanal turları Venedik’in aksine üstü kapalı vapurlarda yapılıyor.
Hem gündüz hem de gece yapılabilen turların süresi yaklaşık 1 saat sürüyor. Holland Pass Card alırsanız bu kanal turları
için size bir tane bilet veriliyor. Turların normal fiyatları 8-10€ arasında. Holland International veya Blue Boat Company
isimli firmalardan biletlerinizi alabilirsiniz. Hem Centraal Station hem de
Heinekeen Experience binasının önünden turlara katılabilirsiniz. Özellikle coffee
shop’a uğradıktan sonra katılacağınız gece turunu şiddetle tavsiye ederimJ
Amsterdam
şehir merkeziyle olduğu kadar, çevresiyle de gezilecek birçok yeri barındıran
bir şehir. Yarım saatlik ulaşım mesafeleriyle Zaanse Schans, Volendam ve
Marken, gerçek Hollanda yaşantısını görüp yaşayabileceğiniz muazzam kasabalar.
|
Zaanse Schans |
|
Zaanse Schans |
İlk durağımız Zaanse
Schans. Amsterdam Centraal Station önünden bindiğimiz otobüsle köye yarım
saatte
ulaşıyoruz. Zaan ırmağı kıyısına kurulan
köy, 17. yüzyıldan kalma Hollanda’ya özgü yel değirmenleri ve ahşap evleriyle insanı
büyülüyor. Köydeki ilk yel değirmenleri 17. yüzyılda sel baskınlarını önlemek
amacıyla yapılmış. Daha sonraları yel değirmenlerinin işlevi tamamen değişip
sanayi alanında kullanılmaya başlanmış. Tahıl, yağ, tütün vb ürünlerin
işlenmesi amacıyla kullanılan değirmenler, kasabayı dünyanın en eski sanayi
bölgelerinden birisi yapmasında etken olmuş. Günümüzde sayıları çok azalan değirmenler(1000’den
20’ye düşmüş), kasabaya artık turizm anlamında katkısı olmaktadır. Kasabanın diğer
bir özelliği de meşhur tahta Hollanda ayakkabılarının yapıldığı ilk fabrikanın
burada yer alması. Kasabada tahta ayakkabı giyen insanlara rastlarsanız sakın
şaşırmayın derim, çünkü değirmenlerde çalışan birçok insan hala daha bu
geleneği sürdürmekte.
|
Volendam |
|
Volendam |
Bu sefer rotamızı üçgen çatılı evleri, şirin sokaklarıyla görülesi
en güzel yerlerin başında yer alan, bir balıkçı kasabası Volendam’a çeviriyoruz. Kasabaya giden yolda gördüğümüz sağlı sollu
çiftlikler, keçiler, inekler ve alabildiğince uzanan yeşillikler, neyle
karşılaşacağımız hakkında bizleri heyecanlandırmakta. Kasabaya girdiğiniz andan
itibaren kendinizi bir masalın içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Bir tarafta deniz,
diğer tarafta içinde ördeklerin yüzdüğü kanallar… Kanal boyunca sıralanmış
evler, evlerin rengarenk çiçeklerden oluşmuş bahçeleri. Bahçe içinde yer alan
havuzda yüzen balıklar. Volendam’a gitmişseniz bir masal misali bunların
hepsini yaşayabilirsiniz. Limana doğru
ilerlediğinizde geleneksel kıyafetlerle fotoğraf çektirebileceğiniz bir
fotoğrafçı yer alıyor. Dükkanın camekanında Volendam turunu ölümsüzleştiren
birçok kişinin fotoğraflarını görebilirsiniz. Evlerin birçoğunda perdenin olmayışı
dikkatimizi çekiyor. Sebebini sorduğumuzda, kasabada temiz pencere uygulamasının
olduğunu, temizliklerinin ispatı olarak da perde kullanmadıklarını söylüyorlar.
Kasaba hediyelik eşya bakımından Amsterdam’a oranla kat be kat ucuz. Hediyelik
almak isteyenler tüm alışverişlerini Volendam’da yapabilir. Kasabanın içinde
tüm sokakları ayrı ayrı dolaşmanızı, bol bol fotoğraf çekmenizi öneririm. Volendam
deniz ürünleri bakımından oldukça zengin bir kasaba. Hem elde hem de oturup yiyebileceğiniz
birçok deniz ürünü var(Detaylı bilgi Amsterdam-Tat başlığında)
|
Marken Adası |
|
Marken Adası |
Volendam’daysanız mutlaka Marken Adasına uğramanızı tavsiye ederim. Kış ayları hariç adaya
Volendam’dan her 30 dk bir vapur kalkmakta. Kış aylarında ise karayla arasında
bağlantı yol bulunan adaya otobüs seferleri mevcut. Hem Volendam’dan hem de
Amsterdam Centraal Station’dan. Adaya ayak bastığınızda evleirn direk
üzerlerine inşa edildiğini görüyoruz. Su baskını engellemek için bu yola başvurulmuş.
Marken, kendine özgü ahşap evleriyle, yel değirmenleriyle gezilesi güzel bir
ada. Değirmenler eskiden su seviyesini düzenlemek için kullanılıyormuş. Günümüze
ulaşabilen birkaç değirmen, bugün turizm amacıyla kullanılmaktadır.
|
Marken Adası |
Amsterdam mutfağıyla ilgili detayları AMSTERDAM-Tat başlığında okuyabilirsiniz.