10.1.13

AMSTERDAM-Gez Gör


Amsterdam, toleransın hoşgörünün başkenti…
Amsterdam

Sanattan çantaya kadar envai çeşit müzeleriyle, tramvayları, bisikletleri, tarihi kent dokusuyla, Avrupa’nın en köklü kentlerinden biri…
Kısa bilgi…
Adını Amstel Nehri üzerine kurulan barajdan alan kent, Amstel ve flemenkçe baraj olan Dam kelimelerinin birleşmesiyle bugünkü Amsterdam ismini almış. Nüfusu 750000 olan şehir, Avrupa’nın en çok turist çeken yerlerinden birisi. Amsterdam'a Kuzeyin Venedik'i benzetmesi yapabiliriz, çünkü Venedik gibi onlarca kanalın oluşturduğu bir yer.
Amsterdam’a Türk Hava Yolları ve Pegasus'un hergün karşılıklı seferleri bulunuyor. Ayrıca KLM ve Transavia firmalarını da araştırıp ucuz bilet fırsatı kollayabilirsiniz.http://www.transavia.com
Sabiha Gökçen Havaalanın’dan kalkan uçaklar, Amsterdam Schiphol Havaalanı’na iniyor. http://www.schiphol.nl/index_en.html Schiphol Havaalanı’ndan şehir merkezine trenle  20 dk gibi kısa bir sürede ulaşılıyor. Merkez durağı  Amsterdam Centraal Station olan trenin ücreti 4.80 €. 
Başta da belirttiğim gibi Amsterdam’da çantadan sanata, uyuşturucudan pırlantaya kadar her şeyin müzesi bulunuyor. Birçok müze, klasik müze anlayışının dışında eğlenceli ve interaktif. Bu tarz müzelerin ücretleri de epey pahalı. Amsterdam’da bu müzelerinin birçoğuna hesaplı girmenin 2 yolu bulunuyor.
 "Iamsterdam City Card" veya "HollandPass" kartlarıyla birçok müzeye ücretsiz, bazılarına da cazip indirimlerle girilebiliyor. Şehrin her noktasında bulunan tourism officelerden bu kartları temin edebilirsiniz. Bizim seçimimiz HollandPass'den yana oluyor. 2, 5 ve 7 bedava girişli bilet ve indirim kartı bulanan HollandPass'ı, 28, 44ve 54€ luk fiyatlarla satın alabilirsiniz. Örneğin 7 biletlik bir HollandPass kartı aldığınızda, yüksek fiyatlı müzelere girebileceğiniz (Madam Tussauds,Heineken Experience,Amsterdam Dungeon vb.) 3 adet kırmızı bilet veriliyor. Ayrıca orta fiyatlı müzelere girebileceğiniz 2 adet mor bilet, kanal turu ve şehir turu yaptıran otobüsler için de birer bilet veriliyor. Mor biletlerden birini şehir içi ulaşım kartına dönüştürebilir, otobüs ve tramvaylarda sınırsız olarak kullanabilirsiniz. Tavsiyem 54€’luk kartı almanız yönünde olacak. Şayet yukarda saydığım müzelere tek tek girmeye kalkarsanız yaklaşık 70-80 €’luk bir fiyat ödemek zorunda kalırsınız. Detaylı bilgiyi hem tourism office’lerden hemde örnekleriyle http://www.hollandpass.com/ ‘dan alabilirsiniz.

Amsterdam’ı keşfetmeye hazırız…

Amsterdam Centraal Station
Tarihi Amsterdam Centraal Station binasının önünden geçerek şehrin merkezine doğru ilerlediğimizde şehir tüm ihtişamı, tarihi dokusu ve sembolü olmuş bisikletleriyle karşımıza çıkıyor. Şehrin en ünlü caddelerinden biri olan Damrak’tan, Amsterdam’ın en ünlü meydanı Dam Square’e doğru, çevremizi kuşatan mağazalar, casinolar, restaurantlar ve barlar eşliğinde ilerliyoruz. Yol üzerinde dikkatimizi sex museum yazısı çekiyor.


Sex Museum
Sex Museum’a 4 € karşılığında girebiliyor. Sabah 10.00’dan gece 23.30’a kadar açık olan müze, seksle ilgili geçmişten günümüze yapılmış herşeyi barındırıyor. Müze Amsterdam’ın marjinal hayatına alışmak için ısınma evresi olabilir.  
Müzeden çıktığımızda sağlı sollu uzanan yapıların mimarisi hepimizi büyülüyor. Dam Square’e ulaştığımızda bizi ilk karşılayan yapı Madame Tussaud müzesi oluyor. Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında bulunan müze, politikadan sanata, spordan medyaya dünyaca ünlü kişilerin balmumu heykellerine ev sahipliği yapıyor. Müze 10.00-17.00 arasında açık.


Madame Tussaud
Madame Tussaud, Amsterdam'ın en çok turist çeken müzelerinden biri olduğundan, önünde uzun uzadıya sıra oluyor. HollandPass sahiplerini sıra beklemeden içeri alıyorlar. İçerde ünlülerin birebir benzerleriyle değişik kostümler eşliğinde fotoğraf çektirebiliyor, bal mumu heykellerinin yapılış hikayelerini izleyebiliyor, wax hands”  standında elinizin balmumu kalıbını yaptırabiliyorsunuz. Kalıpları yapan Amsterdam’da yaşayan Ebru isimli asıl mesleği fotoğrafçılık olan genç ve yetenekli bir çalışan. Kendisiyle yaptığımız kısa süreli sohbet, Madame Tussaud'da yaşadığımız en keyifli anlardan biriydi.


Amsterdam Kraliyet Sarayı
Dam Square’de dikkat  çeken diğer bir yapı da Amsterdam Kraliyet Sarayı (Koninklijk Paleis te Amsterdam)’dır.  Hollanda’da bulunan 3 saraydan biri olan saray, Dam Square’da Ulusal Anıtın tam karşısında yer alıyor. Bina pek çok defa dünyanın 8. Harikası olarak anılmış, bir zamanlar Avrupa'nın en büyük yönetici binası olma unvanını sahipmiş. Ulusal Anıt,  II. Dünya Savaşı'nda ölenleri anmak için 1956 yılında dikilmiş. Tüm bu yapılar ve daha fazlasına ev sahipliği yapan Dam Square, Amsterdam’da ki birçok cazibe merkezine yakınlığı ile turistlerin ilgi odağı konumunda.

Kalverstraat
Dam Square'den Amsterdam'ın alışveriş denilince akla ilk gelen yerlerinden biri olan Kalverstraat'a doğru gidiyoruz.Dam Square’den başlayıp Muntplein Meydanı ve Munttoren kulesi’ne kadar uzayan  sokak, 17.yy'da hayvan pazarı olarak kullanılmış. Günümüzde ise dünyanın en pahalı caddelerinden biri olarak birçok markaya ev sahipliği yapıyor.

Amsterdam Dungeon
Kalverstraat'tan Rokin caddesi'nde yer alan Amsterdam Dungeon adlı İşkence müzesine gidiyoruz. Şehrin karanlık 500 yılının sergilendiği müzede, geçmişten bugüne kadar uygulanan  işkence teknikleri tiyatral olarak sergileniyor. 7 tiyatro oyuncusunun 11 şov performansı sergilediği müze, beklenilen sıranın ve ödenen bedelin tam karşılığını verememekte. Akıllarda kalmaması için yapılabilecek bir aktivite oalrak görülmekte.
Spui Meydanı

Houten Huys
Amsterdam Dungeon’dan çıkıp şehrin küçük ve sakin meydanlarından Spui'ya gidiyoruz. Meydanın en önemli özelliği, sıra sıra dizilmiş birbirinden güzel Hollanda evlerinin bulunduğu Beginjhof adlı bölgeye ev sahipliği yapması.  16.yy’da yapılmış Houten Huys isimli ahşap ev, bölgede dikkat çeken önemli yapılardan biri.


Munttoren-Mint Tower
 Spui Meydanın’dan Munttoren Meydanı'na, meydanın en önemli yapısı Mint Tower'a doğru ilerliyoruz. Sokağın sonunda Mint Tower tüm görkemiyle karşımıza çıkıyor. 1400'lü yıllarda şehrin ana giriş kapısı olarak kullanılan kule, geçirdiği sayısız yangınlar neticesinde tekrar inşa edilerek günümüzdeki şeklini almış. Kule, Amsterdam'ın meşhur Çiçek Pazarı’nın hemen dibinde yer alıyor. Zamanında Osmanlı'dan getirtilen lale soğanları, Hollanda'nın vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmiş. Hollanda tarihinin en büyük finansal krizine neden olmuş, lale çılgınlığı vakasıyla tarihe geçmiş meşhur Hollanda laleleri, yüzlerce çeşidiyle çiçek pazarında turistler için uygun fiyatlara sergileniyor. 

Amsterdam şehir hayatının en önemli parçalarından biri de bisikletler. Hemen hemen her sokakta park etmiş yüzlerce bisikleti yanyana görebilirsiniz. Şehir yolları öncelikle bisikletler için dizayn edilmiş desek yanlış söylemiş olmayız. Şehir merkezinde 3 katlı bisiklet park yeri dahi var. Amsterdam’da yaklaşık 1 milyon bisiklet olduğu tahmin ediliyor. 
Bisiklet kültürü şehrin genetiğine işlemiş durumda. 70 yaşındaki teyzelerin tek elle bisiklet sürdüğünü, diğer eliyle telefonunu kurcaladığını görürseniz sakın şaşırmayın. Amsterdam’da bisikletlerin, tramvaylar hariç her taşıta ve yayaya karşı önceliği bulunuyor. Yola adımınızı atarken sağınızdan solunuzdan vızır vızır geçen bisikletlere dikkat etmeniz de fayda var. Turistler için de şehrin birçok noktasında Mac Bike isimli firmanın bisiklet kiralama yerleri bulunuyor. Günlük 10 € karşılığında siz de şehrin bu ritüeline ayak uydurabilirsiniz. http://www.macbike.nl

Heineken Experience
Vijzelgracht Caddesi sonuna kadar ilerlediğimiz de, karşımıza Amsterdam’ın dünyaca ünlü bira firması Heineken’ın binası çıkıyor. Heineken Experience yazan kapıdan içeri girdiğinizde, bira yapımının tüm aşamalarını 4 boyutlu odalarda izleyebilir, çeşitli aktivitelere katılabilir, adınıza yazılmış özel Heineken şişelerinden satın alabilirsiniz. Heineken tarafından dizayn edilmiş bar da, nasıl bira doldurulacağına dair kısa bir ders alıp, başarılı olmanız durumunda Heineken Sertifikası sahibi olabilirsiniz. Heineken Experience önünde de artık Amsterdamla özdeşleşmiş uzun uzadıya kuyrukla karşılaşabilirsiniz. HollandPass kartıyla bu kuyruktan kurtulabilirsiniz. Normal fiyatı 17 € olan giriş biletinin yanında, 2 bira ve bir tane de Heineken açacak veriyorlar. Amsterdam’daki en keyifli aktivitelerden biri olan Heineken Experience’ı mutlaka denemenizi tavsiye ederim.

Heineken Experince’den sonra rotamızı Amsterdam’ın ünlü bit pazarı Albert Cuypmarkt’a çeviriyoruz. Heineken’in 3 sokak ötesinde yer alan pazar,uzunca bir cadde boyunca karşılıklı ikinci el eşyacıların yer aldığı, etten peynire,balıktan sebzeye,çiçekten kumaşa her şeyi bulabileceğiniz bir yer.
 Albert Cuypmarkt, Avrupa’nın en büyük ve en ünlü sokak pazarı namına da sahip. Sadece pazar günleri kapalı olan Pazar, haftanın 6 günü 09.30-17.00 arasında ziyaretçilerine hizmet veriyor.
Albert Cuyp

Rijksmuseum
Albert Cuyp’tan şehrin batısına doğru ilerlediğimizde, Hollanda’nın en büyük sanat ve tarih müzesi olan, birçok Rembrandt eserini bünyesinde barındıran görkemli mimarisiyle Rijksmuseum karşımıza çıkıyor. 1400-1900’ler arası 5000 tane tabloyu kolleksiyonunda barındıran müzede, resimden heykele, savaş kıyafetlerinden silahlara kadar birçok sanat eseri sergileniyor. Müzenin enteresan koleksiyonlarından biri de bebek evi. Odalarıyla, eşyalarıyla tüm detayları içinde barındıran minyatür ev, 17. yy. Hollanda’sının yaşam biçimi hakkında bizlere bilgi veriyor.

Rijksmuseum önünde Amsterdam’ın sloganı, Iamsterdam yazısı da yer alıyor. Paris’e kadar gidip Eyfel’de fotoğraf çektirmemek neyse, bu yazının önünde de fotoğraf çektirmemek odur.



Von Gogh Museum
Hollanda denilince ilk akla gelen isimlerden biri de ünlü ressam Vincent Willem van Gogh’dur. Von Gogh’un resim ve çizimlerinin sergilendiği en geniş koleksiyona sahip müze de Amsterdam’da bulunmakta. Amsterdam’da ziyaret edilen en popüler yerlerden biri olan Van Gogh Müzesi, Amsterdam Museum Quarter denilen mevkide, Rijksmuseum ve Stedelijk Müzesi arasında yer alıyor. Müzenin girişi Paulus Potterstraat 7'dedir. HollandPass’la girebileceğiniz müze, 09.00-17.00 saatleri arasında açık. http://www.vangoghmuseum.nl

Vondelpark
Von Gogh Museum’un hemen batısına doğru ilerlediğimizde karşımıza yeşillikler içinde Vondelpark çıkıyor. Burası Amsterdam’ın içinde Amsterdam’dan kaçmak isteyenler için doğru adres. Nefes almak, kafa dinlemek için adeta bir cennet.

Holland Casino
Vondelpark’tan çıktığımızda, karşımıza Amsterdam’ın resmi kumarhanesi Holland Casino çıkıyor.  Amsterdam’ın tek resmi kumarhanesi olan mekana girişte “dress code” uygulanmaktadır. Yani kıyafetiniz şık olmalı, eşofmanla ve spor kıyafetlerle girmeniz pek mümkün olmamakta. Holland Pass, I amsterdam City Card’ınız varsa,veya kanal turu yaptıysanız bedava giriş imkanına sahip oluyorsunuz. Amsterdam’daki en nezih ve en büyük kumarhane olan Holland Casino, 12.00’da açılıp gece 03.00’da kapanmaktadır. Holland Casino’nun hemen arkasında gözümüze Amsterdam Hard Rock Cafe çarpıyor. Hard Rock Cafe tutkunları için, kanal manzarasına sahip mekan, keyifli bir fırsat olabilir.
Hard Rock Cafe-Amsterdam
Prinsengracht, Keizersgracht, Herengracht ve Singel nehirleri arasında harikulade binaların yer aldığı, kafeler, mağazalar, butikler ve sanat galeriyle çevrelenmiş 9 küçük sokaktan oluşan De Negen Straatjes; Amsterdam’ın en güzel yerlerinden biri. Spui Meydanı’nın hemen çıkışında karşımıza çıkan bölge, fotoğraf tutkunları için biçilmez kaftan.
De Negen Straatjes
Anne Frank House
Prinsengracht Kanalı boyunca şehrin kuzeyine doğru ilerleyip, Yahudi soykırımının sembol isimlerinden Anne Frank’ın evine ulaşıyoruz. Anne Frank, Adolf Hitler’in Hollanda’ya girmesiyle birlikte, Yahudi bir ailenin o dönemde yaşadığı birçok dramı yaşamış bir çocuk. 13 yaşında ona hediye edilen günlüğe, 2 yıl boyunca saklanmak zorunda kaldıkları evdeki yaşadıklarını, tüm detaylarıyla yazan Anne Frank, gizlendikleri evin tespit edilmesiyle götürüldüğü toplama kampında tifodan hayatını kaybeder. Anne Frank’ın günlüğünü, toplama kampından kurtulan babası kitap olarak basılması için bir arkadaşına verir. Küçük kızın soykırımda sembol bir isim olması da, bu günlüğün kitaplaşmasıyla olur. Sizlere tavsiyem Anne Frank’ın Hatıra Defteri adlı kitabı okumanız, ardından yaşadığı hayatın tüm detaylarını Anne Frank Huis ‘te kalpten hissetmeniz. 
Anne Frank
Anne Frank Huis, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Saatlerce sıra beklememek için http://www.annefrank.org/en/  üzerinden online bilet almanız, sabah saatlerinde ziyaret etmeniz önerilir. Ev’de, HollandPass veya I amsterdam City Card geçmemektedir. 

Anna Frank’ın batısına doğru yürüyüp, şehrin güzel bölgelerinden Jordaan’a doğru rotamızı çeviriyoruz. Jordaan; Lijnbaansgracht , Prinsengracht , Brouwersgracht ve Leidsegracht kanalları arasında kalan bölgedir. Kanal boyunca sıralanmış çiçekli balkonlu evleriyle dikkat çekmektedir. Sokaklarında gezerken insanı büyüleyen Jordaan, kanal manzaralı şık kafeleri ve sanat galerileriyle göz doldurmakta.
Jordaan

Rembrandt Meydanı
Amstel Nehri’ne doğru ilerlediğimizde, karşımıza Amsterdam’ın en güzel meydanlarından biri olan Rembrandtplein çıkıyor. Rembrandt  Meydanı ismini “ışığın ve gölgelerin ressamı” olarak anılan ünlü ressam Rembrandt Van Rijnal’dan almış. Meydan da Rembrandtplein’in bir heykeli’de yer alıyor.  Taşıt trafiğine kapalı olan Rembrandtplein, Amsterdam’ın en hareketli noktalarından birisi . Meydan: otelleri, kafeleri, coffe shopları, casinoları ve restaurantlarıyla hem gündüz, hem de gece, turistlerin uğrak mekanı.

Xtracold Ice Bar
Rembrandt Meydanı’ndan Amstel Nehri’ne doğru ilerlediğimizde, kanal kenarında Amsterdam’ın ilginç barlarından biri olan Xtracold Ice Bar’a giriyoruz. İçeriye girmeden -10 derecelik soğuktan etkilenmemek için kalın bir mont ve thermo eldiven veriyorlar. İçeri girdiğiniz de bardaki her şeyin buzdan yapıldığını göreceksiniz: masalar, duvarlar, zemin, bar, sandalyeler hatta bardaklar bile. İçeride Marilyn Monroe’nun buzdan yapılmış heykelini dahi görebilirsiniz. İçerideki ışıklandırma sistemi devamlı değişmekte olup, bu da içerideki atmosferi daha da güzelleştirmektedir. Holland Pass Card’ınızı bu mekanda da kullanabilirsiniz. Eğer kartınız yoksa 15€ karşılığında bu ilginç interaktif deneyimi yaşayabilirsiniz. Giriş, ilk içecek ve özel kıyafetler fiyatın içindedir.

Amsterdam Arena
Amsterdam Centraal Station’dan bindiğimiz tramvayla, Amsterdam’ın köklü kulüplerinden Ajax’ın maçlarına ev sahipliği yapan, UEFA standartlarında 5 yıldız almış futbol mabetlerinden biri olan Amsterdam Arena’ya gidiyoruz. Hem stat içerisinde gezebilir, hem de Ajax takımının müzesinde takımın tarihine derinlemesine bir yolculuk yapabilirsiniz. Futbol erkek sporu olarak görülse de , Amsterdam Arena bayanlar için ilginç bir deneyim olabilir. Keyifli vakit geçirebileceğiniz stada HollandPass kartıyla girebilirsiniz.   

Dünyanın en dar evi-Singel 7
Amsterdam sokaklarında dolaştığımızda, yapılarla ilgili gözümüze çarpan en belirgin özellik dar olmaları. Bunun sebebi de eskilere dayanmakta. Halkın kanal boyuna yaptığı evlerin birçoğunun zamanla eğildiği görülmüş. Belediye bu durumu çözmek için, çamur olan zemine kazık çakılması gerekliliğini tespit etmiş. Bu işi de kendisi üstlenmiş. Yapımda evlerin genişliliğine göre yüksek vergiler belirlediğinden, halk dar evler yaptırma yoluna başvurmuş. Bu durumun etkilerini şehrin tüm yapılarında gözlemleyebilirsiniz. Bunların en ilginci de; Singel sokağı üzerindeki 7 numaralı bina. 1 metre eniyle, dünyanın en dar evi olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazanmış.


Red Light District
Sakin olun, unutmadım, Amsterdam denilince akıllara ilk gelen şeyleri sonlara bıraktımJ Avrupa seks turizminin en önemli bölgelerinden Red Light District’teyiz. Dünyanın birçok ülkesinde korkarak gideceğiniz, şehrin ücra köşelerinde yer almış, güvensiz yerlerin aksine Red Light District; şehrin en işlek mevkisinde, yasal olarak ve kontrollü bir şekilde yürütülen seks turizminin dünyadaki en önemli cazibe merkezlerinden biri. Kırmızı ışıkla ışıklandırılmış camekanların önünde, neredeyse çırılçıplak bir şekilde dans edip müşteri bekleyen kızlar; müşterileriyle anlaştıktan sonra perdeyi kapatıp küçücük kabinlerinde 50€ karşılığında 20 dakika boyunca “mesleklerini” icra etmekte. Bölgede seksle alakalı her şeyi bulmanız mümkün:  Sex shop, striptiz kulübü, seks müzesi, sex theater, tek kişilik video kabinleri, canlı sex showlar vs. Hatta Outlet ürünlerin satıldığı Sex Shop bile mevcut. Red Light District’te aklınıza gelebilecek her türlü fanteziyi yaşayabilirsiniz. Bölgeye girerken korkmanıza gerek yok, bölge Amsterdam’a gelen turistlerin uğrak yerlerinden biri. Bayanlarda rahatça gezebilir. 
Cassa Rosa
Kanal boyunca yürüdüğünüzde Casa Rosa isimli Sex Theatre önünde erkekli bayanlı uzunca bir sıra görebilirsiniz. Casa Rosa’da oyuncu çiftler sahne üzerinde performanslarını sergilemekte, izleyiciler bu deneyime tanık olmakta. 40 € karşılığında bu enteresan tecrübeyi yaşayabilirsiniz.   

Smart Shop
Amsterdam’da dolaşırken dikkatimizi hemen hemen her sokakta gördüğümüz Coffee Shop tabelalı mekanlar çekiyor. Amsterdam için toleransın başkenti demiştik. Hemen hemen herşeyin serbest olduğu şehirde hafif uyuşturucularında kullanımı ve satışı da serbest. Smart Shop denilen yerlerden satın alabileceğiniz gibi, coffee shoplarda her türlüsünü deneyebilirsiniz. Coffe Shop’larda sigara içebilir, uyuşturucu ottan yapılmış meşhur spacecake’lerin tadına bakabilir, değişik dereceli browni’ler yiyebilirsiniz. İlk defa bu deneyimi yaşayacaksanız satıcıya bunu belirtin, başlangıç seviyeli olanları tercih edin. Yoksa Amsterdam sokaklarında “savulun leen Battal Gazi geliyor” tarzı hayallerin içine dalarsınız.Smart Shop’lardan alacağınız “magic mushroom” yani zehirli mantarları yerken de ilk defa deneyecekler için başlangıç seviyedeki olanlarından almanız önerilir. 
Baba Coffee Shop
Coffee Shop’ların yoğun olduğu en popüler sokakta Warmoesstraat. Burası Centraal Station ile Dam Square arasında yer alan, Damrak caddesine paralel bir sokak. Bu sokakta yer alan Baba Coffee Shop, Amsterdam’ın en popüler coffee shoplarından.





Amsterdam için Kuzey’in Venedik’i benzetmesi yapmıştık. Onlarca kanaldan oluşan Amsterdam’da kanal gezisi yapmadan gelmek olmaz. Sokak sokak dolaştığımız büyüleyici şehri bir de kanal üzerinden görmek gerçekten çok keyifli. Kanal turları Venedik’in aksine üstü kapalı vapurlarda yapılıyor. Hem gündüz hem de gece yapılabilen turların süresi yaklaşık 1 saat sürüyor.  Holland Pass Card alırsanız bu kanal turları için size bir tane bilet veriliyor. Turların normal fiyatları 8-10€ arasında. Holland International veya Blue Boat Company isimli firmalardan biletlerinizi alabilirsiniz. Hem Centraal Station hem de Heinekeen Experience binasının önünden turlara katılabilirsiniz. Özellikle coffee shop’a uğradıktan sonra katılacağınız gece turunu şiddetle tavsiye ederimJ   

Amsterdam şehir merkeziyle olduğu kadar, çevresiyle de gezilecek birçok yeri barındıran bir şehir. Yarım saatlik ulaşım mesafeleriyle Zaanse Schans, Volendam ve Marken, gerçek Hollanda yaşantısını görüp yaşayabileceğiniz muazzam kasabalar.
Zaanse Schans

Zaanse Schans
İlk durağımız Zaanse Schans. Amsterdam Centraal Station önünden bindiğimiz otobüsle köye yarım saatte ulaşıyoruz. Zaan ırmağı kıyısına kurulan köy, 17. yüzyıldan kalma Hollanda’ya özgü yel değirmenleri ve ahşap evleriyle insanı büyülüyor. Köydeki ilk yel değirmenleri 17. yüzyılda sel baskınlarını önlemek amacıyla yapılmış. Daha sonraları yel değirmenlerinin işlevi tamamen değişip sanayi alanında kullanılmaya başlanmış. Tahıl, yağ, tütün vb ürünlerin işlenmesi amacıyla kullanılan değirmenler, kasabayı dünyanın en eski sanayi bölgelerinden birisi yapmasında etken olmuş. Günümüzde sayıları çok azalan değirmenler(1000’den 20’ye düşmüş), kasabaya artık turizm anlamında katkısı olmaktadır. Kasabanın diğer bir özelliği de meşhur tahta Hollanda ayakkabılarının yapıldığı ilk fabrikanın burada yer alması. Kasabada tahta ayakkabı giyen insanlara rastlarsanız sakın şaşırmayın derim, çünkü değirmenlerde çalışan birçok insan hala daha bu geleneği sürdürmekte.

Volendam
Volendam
Bu sefer rotamızı üçgen çatılı evleri, şirin sokaklarıyla görülesi en güzel yerlerin başında yer alan, bir balıkçı kasabası Volendam’a çeviriyoruz. Kasabaya giden yolda gördüğümüz sağlı sollu çiftlikler, keçiler, inekler ve alabildiğince uzanan yeşillikler, neyle karşılaşacağımız hakkında bizleri heyecanlandırmakta. Kasabaya girdiğiniz andan itibaren kendinizi bir masalın içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Bir tarafta deniz, diğer tarafta içinde ördeklerin yüzdüğü kanallar… Kanal boyunca sıralanmış evler, evlerin rengarenk çiçeklerden oluşmuş bahçeleri. Bahçe içinde yer alan havuzda yüzen balıklar. Volendam’a gitmişseniz bir masal misali bunların hepsini yaşayabilirsiniz.  Limana doğru ilerlediğinizde geleneksel kıyafetlerle fotoğraf çektirebileceğiniz bir fotoğrafçı yer alıyor. Dükkanın camekanında Volendam turunu ölümsüzleştiren birçok kişinin fotoğraflarını görebilirsiniz.  Evlerin birçoğunda perdenin olmayışı dikkatimizi çekiyor. Sebebini sorduğumuzda, kasabada temiz pencere uygulamasının olduğunu, temizliklerinin ispatı olarak da perde kullanmadıklarını söylüyorlar. Kasaba hediyelik eşya bakımından Amsterdam’a oranla kat be kat ucuz. Hediyelik almak isteyenler tüm alışverişlerini Volendam’da yapabilir. Kasabanın içinde tüm sokakları ayrı ayrı dolaşmanızı, bol bol fotoğraf çekmenizi öneririm. Volendam deniz ürünleri bakımından oldukça zengin bir kasaba. Hem elde hem de oturup yiyebileceğiniz birçok deniz ürünü var(Detaylı bilgi Amsterdam-Tat başlığında)     
Marken Adası

Marken Adası
Volendam’daysanız mutlaka Marken Adasına uğramanızı tavsiye ederim. Kış ayları hariç adaya Volendam’dan her 30 dk bir vapur kalkmakta. Kış aylarında ise karayla arasında bağlantı yol bulunan adaya otobüs seferleri mevcut. Hem Volendam’dan hem de Amsterdam Centraal Station’dan. Adaya ayak bastığınızda evleirn direk üzerlerine inşa edildiğini görüyoruz. Su baskını engellemek için bu yola başvurulmuş. Marken, kendine özgü ahşap evleriyle, yel değirmenleriyle gezilesi güzel bir ada. Değirmenler eskiden su seviyesini düzenlemek için kullanılıyormuş. Günümüze ulaşabilen birkaç değirmen, bugün turizm amacıyla kullanılmaktadır.
Marken Adası
Amsterdam mutfağıyla ilgili detayları AMSTERDAM-Tat başlığında okuyabilirsiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder